Meslektaşı Burak Yamantürk ile mutlu bir evlilik sürdüren, Mercan adında bir kızı olan Özge Özpirinçci, 12 Ekim’de uzun süredir sağlık sorunlarıyla mücadele eden babası Kadri Emrah Özpirinçci’yi kaybetmişti.
Kadri Emrah Özpirinçci, 14 Ekim’de öğlen namazına müteakip kılanan cenaze namazıyla Şakirin Camii’nden son yolculuğuna uğurlanmıştı. Cenazede gözyaşlarına hakim olamayan Özge Özpirinçci’yi, eşi Burak Yamantürk ve oyuncu arkadaşları teselli etmişti.
“HOŞÇAKAL BABİŞKO”
Özpirinçci, 3.6 milyon takipçisi bulunan Instagram sayfasından yaptığı duygusal bir paylaşımla babasına veda etti. Babasıyla çekilen fotoğraflarını, “Hoşçakal babişko. Merak edip de göremediğin her yerdesin artık… Seni çok seviyorum!” notuyla peş peşe yayınlayan ünlü isim; şu mesajı paylaştı:
2022 yazında başladı ilk semptomları. Uzun süre kamufle etti, başka rahatsızlıklarla karıştırdı. Hatta emin olup fıtık ameliyatı bile oldu. Oysa bana bahsettiği her semptom tek bir şeyi işaret ediyordu. 2016 yılında ‘Acı Tatlı Ekşi’ filminde oynadığım Duygu karakteri için ön hazırlık çalışmaları yaparken tanıştığım farklı seviyelerdeki ALS hastası olan insanlar ve senaryoda yer alan, sayfalarca konuştuğum ve hastalığın nasıl başladığını ve ilerleyeceğini anlattığım sahne aklıma geldi.
“HEMEN PAZARLIKLARA GİRİŞTİ”
“Teşhis koymak için yapılan tetkikler ve tahliller yaşadığı şehir olan Bodrum’da yeterli olmayınca İstanbul’a gitmesi gerektiği söylendi. Bir hafta boyunca hastanede kaldı ve o süreçte de teşhis konamadı. Her ne kadar doktorlarına ‘ALS değil mi bu?’ diye sorsam da net bir cevap alamadım. Daha sonra Halil Hoca ile yollarımız kesişti sevgili aile dostlarımız Şebnem Abla ve Veysel Abi sayesinde. Babam tabii hemen pazarlıklara girişti. ‘İstanbul’da yaşamam, şunu yapmam, bunu yapmam.’ Durumunun ne kadar ciddi olduğunun henüz farkında değildi. Ya da belki farkındaydı ama yine her zamanki gibi bir mucize yaratacaktı.”
“Babam yaşarken yeryüzüne bile sığmayıp olan vaktinin çoğunu farklı ülkelerde, denizin derinliklerinde geçirmeyi seven bir insan olduğu için onu yatağa bağlı bir şekilde ben bile hayal edemiyordum. Hastalık hepimizin düşündüğünden daha hızlı ilerledi. Bir taraftan yurtdışında araştırmaları süren ilaçlarla ilgili haberleri takip ederken bir taraftan da ‘Ben bu şekilde çok yaşamak istemiyorum.’ diyordu kararlılıkla. Yaz sonuna doğru cerrahi müdahalelerin gerekliliğinden İstanbul’a geldi. Ameliyatlarını oldu. Hastane süreci her ne kadar sancılı geçse de yanında Kazım Hemşire vardı ve onu çok sevdi.”
“BU HASTALIK TIP DÜNYASI İÇİN DİPSİZ BİR KUYU”
Tam bir organizatör olduğu için her konuşmamızda gidişinden sonra nelerin nasıl yapılması gerektiğini anlatıyordu. Hatta bundan seneler önce sağlığı yerindeyken Burak, ben, annem ve babam ara sıra yaptığımız rakı sofralarından birindeyken kendine ve anneme aldığı mezarlık tapusunu gösterip ‘Annenle yerimiz hazır’ bile demişti. Hastalığın tedavisi için herhangi bir umut kapıda olsaydı eminim dayanırdı, sabrederdi. Hatırlar mısınız bundan seneler önce kafamızdan aşağıya buz dolu kovalardan su dökmüştük ALS hastalığına farkındalık yaratmak ve araştırmalar için bağış toplamak adına. İşte o araştırmalar her ne kadar devam etse de bu nadir bir hastalık ve tıp dünyası için henüz dipsiz bir kuyu…
“Çarşamba gecesi Mercan’ın odasında uyumadan önce son kudurmalarımızı yaparken Burak yanıma gelip ‘Emrah Abi’yi hastaneye götürüyorlarmış. Hadi hazırlanıp çıkalım.’ dediğinde anlamıştım aslında. Kazım bana canının hiç yanmadığını ve huzurlu bir şekilde gittiğini söyledi. Bunu duymak bana o an iyi gelen tek şeydi. İsyan etmiyorum gidişine ama azıcık daha onunla olmak isterdim tabii ki bencil bir yerden bunu demiş olsam da. Bu süreçte gördüm ki harika bir baba olmanın yanı sıra çok da iyi bir arkadaşmış. Bütün dostları onu sonsuza kadar yaşatacak anılarından bahsetti bana taziye konuşmalarında. Kimilerini zaten çok yakından tanıyorum. Daha ben annemin karnındayken tanımlar beni.”
“YAŞAMAYI ÇOK GÜZEL BECERİRDİ VE ÇOK SEVERDİ”
“Cenaze sonrası anma töreni yaptık. Babam hayattayken gezmeyi ve video, fotoğraf çekmeyi çok severdi. Onu tanıyanlar da diyebilir ki en iyi yaptığı şeylerden biri seyahat etmekti. Gezmediği çok az ülke kalmıştır diyebilirim. Çektiği fotoğraflar ve videolardan oluşan arşivinden bir video hazırladı AKA kızları. Zaten bütün gün beni bir an olsun yalnız bırakmadılar dostlarım gibi… O videoyu izlerken babamın 69 yıllık hayatına imrendim. Bana hep ‘Hobilerin olsun kızım’ derdi. O zamanlar anlamazdım ne demek istediğini ama şimdi çok iyi anlıyorum.”
Yaşamayı çok güzel becerirdi ve çok severdi! Çocukluğumu düşündüğümde onunla olan bütün anılarım eğlence ve tecrübeyle dolu. Bana yaşamaktan keyif almayı öğretti. Büyüdükçe onun babam olmasının yanı sıra bir “insan” olduğunu fark etmemi sağlayan hatalar yaptı. İyi ki de yaptı. Bugün olduğum kişinin inşasında çok büyük etkisi olan biri babam. Cenazesine katılan, beni bu zor günümde yalnız bırakmayan, taziyeleriyle üzüntümü hafifletmeye yardım eden herkese çok teşekkür ederim…